Dünya üzerinde her zaman en çok üne sahip olan hikayeler, aşk duygusundan beslenmektedir. Mitolojik aşk hikayeleri de böyle, birbirinden farklı ve bir sürü aşk hikayesi vardır.
Dünya üzerinde her zaman en çok üne sahip olan hikayeler, aşk duygusundan beslenmektedir. Mitolojik aşk hikayeleri de böyle, birbirinden farklı ve bir sürü aşk hikayesi vardır.
Antik Yunan döneminden günümüze kadar ulaşmış ilginç mitolojik aşk hikayeleri nelermiş birlikte inceleyelim, umarım okurken keyif alınırsınız.
Thisbe ile Pyramus
Babil ülkesinin en güzel kızı Thisbe ve en yakışıklı erkeği Pyramustur. Evlerini sadece bir duvar ayıracak kadar birbirlerine yakındılar. Çocuklukları birlikte geçmiş ve zamanla aralarındaki bağ aşka dönüşmüştür fakat aileleri bu ilişkiye hiç bir zaman izin vermemiştir. Bir akşam Pyramus’un yaptığı plan ile kaçmaya karar verirler. Bir dut ağacının altında buluşmaya karar verirler, ertesi gece Thisbe sessizce evden ayrılarak dut ağacının altına gider ve beklemeye başlar, Pyramus bir türlü gelmez, tam o sırada bir aslanın yaklaşmakta olduğunu görür ve kaçarak bir mağaraya saklanır. Kaçarken üzerinden şalını düşürmüş ve aslan da onun üzerinden geçerken kan bulaştırmıştır. Bir süre sonra gelen Pyramus sevgilisini aslanın yediğini düşünerek elindeki kılıcını kendisine saplar ve göğsünden fışkıran kanlar dut ağacına yayılır ve olduğu yere yığılır kalır. Mağaradan çıkıp ağacın altına gelen Thisbe, sevdiği adamı kanlar içinde görünce kılıcı alarak göğsüne batırır ve orada can verir. Bütün bu yaşananlara şahit olan tanrılar, Pyramus’un kanını dut meyvesine, Thisbe’nin gözyaşlarını da dut ağacının yapraklarına verirler.
Şöyle de ilginç bir olay var ki; kara dut lekesini sadece dutun yaprağı ile silerek çıkartabilirsiniz.
Echo ile Narcissus
Narcissus doğduğu zaman kahinlerden birisi, onun çok yakışıklı olacağını, ömrünün çok uzun olacağını fakat hiç bir zaman kendi suretini görmemesi gerektiğini söyler. Peri kızı Echo, Narcissus’u görür ve ona aşık olur. Echo’nun aşkı karşılıksız kalır ve aşkından eriyerek ölür gider, kemikleri kayalara dönüştü aşkından inleyen sesi ise ”eko” dediğimiz yankılı sese dönüştü. Narcissus’a aşık olan diğer periler artık bu işkenceye dayanamayıp Tanrılara şikayette bulundular, tanrılar da bunu kabul ederler. Avcı olan Narcissus, avdan dönerken su içmek için pınara eğilir ve kendi yansımasını görerek aşık olur, bu tanrıların ona verdiği bir cezadır. Aşkından orada eriyen Narcissus, çiçeğe dönüşür; Nergis çiçeğinin adı işte buradan gelir.
Ares ile Afrodit
Güzellik, aşk ve şehvet tanrıçası Afrodit, çok çirkin bir tanrı olan Hephaistos ile evlidir. Ares Hephaistos’un üvey kardeşidir ve o da Afrodit’e aşıktır. Ares ile geceleri gizli gizli buluşmaya başladır, güneşin doğmasından çok korkuyorlardı çünkü güneş onları görürse Hephaistos’e haber verirdi. Bir gün korktukları başlarına geldi ve güneş onları görerek Hephaistos’e şikayet etti. Bu duruma çok sinirlenen Hephaistos çok ince, örümcek ağı gibi bir bronz ağ işledi ve yatağın başucuna koydu, Hephaistos, Lemnos Adası’na gideceğini söyledi ve evden çıktı. Gece yatağa geçtiklerinde bronz tel aşıkların üzerine düştü ve tek başlarına bunu kaldırmayı başaramadılar. Hephaistos bütün tanrıları yanına alarak onların yanına geldi ve tanrılara rezil oldular.
Eros ile Psykhe
Afrodit’in oğlu olan aşk ve arzu tanrısı Eros, bir gün annesinin emri ile güzelliği dillere destan bir fani olan Psykhe’i çok çirkin bir adama aşık etmek için yola çıkar. Psykhe o kadar güzeldir ki Afrodit zaten onun bu güzelliğini çok kıskanmaktadır. Bu güzel kadın kimseye aşık olmamakla hep övünmüştür. Eros, onun yanına vardığında güzelliği karşında büyülenir ve aşık olur. Kızı ormanda gizli bir saraya kaçırır. Geceleri orada buluşurlar fakat Eros tek bir şart koşmuştur o da hiç bir ışık yakılmayacak ve yüzü görülmeyecektir. Genç kız sevdiği adamı görmek ister hatta çirkinliğinden şüphe duyar, bir akşam vazonun altına yanan mum gizler, sevgilisi uyuyunca mumu alır ve onu görür. Eros çok yakışıklıdır, kız onu öpmek için eğildiğinde Eros’un koluna mum damlar ve anında oradan ayrılır. Genç kız Eros’u aramak için her yeri gezer, en sonunda Afrodit’in sarayına bile gider, Afrodit onu köle olarak çalıştırır. Eros omzundaki yara iyileşince Zeus’a yalvarmış ve sonunda Zeus evlenmelerine izin vermiş ve mutlu bir hayat sürmüşler.
Odysseus ve Kalypso
Odysseus’un gemisi Zeus’un fırtınasında, denizde parçalanır ve genç adam bir adaya doğru sürüklenir. Odysseus kıyıya vurduğunda onu Kalypso görür ve taşıyarak mağarasına götürür. Genç kadın oracıkta adama aşık olmuştur, tatlı dili ve güzelliği ile bir kaç günlüğüne de olsa adamı orada tutmayı başarır fakat adamın aklı ne yazık ki ailesindedir ve gitmek ister. Ne yazık ki tanrıların emri ile genç adam bir kayık yaparak evine geri döner ve ardında aşık bir kalp bırakır.
elinize sağlık 🙂 çok keyifli bir yazı dizisi olmuş
En çok etkilendiğim Thisbe ile Pyramus. Biz aşkı unuttuk valla. Eline emeğine sağlık diyorum bu güzel yazı için
İNANILMAZZZZZ BEĞENDİM. MUHTEŞEM AŞKLAR MUHTESEM BİR YAZI KALEMİNE SAĞLIK!
Ne kadar güzel aşklar
Yalan dostum aşk diye bişey yok
Benim aşk hikayemin burada olmaması biraz üzdü beni :p şaka şaka, ne aşklar yaşanmış yalnız. bizimki de aşk mı? dedirttii….