Nuri Bilge Ceylan Ahlat Ağacı Filmi İncelemesi

Shall We? ailesinin değerli üyelerinden Enes Nilüfer’in kaleminden Nuri Bilge Ceylan Ahlat Ağacı filmi incelemesi sizlerle…
Shall We? ailesinin değerli üyelerinden Enes Nilüfer’in kaleminden Nuri Bilge Ceylan Ahlat Ağacı filmi incelemesi sizlerle…
Ahlat Ağacı Nuri Bilge Ceylan’ın son sinema eseri. Bbc’ye ısrarlar üzerine görüntüsüz verdiği bir röportajında bundan sonra ne olacağını bilmediğini, kendini bir kalıba hapsetmek istemediğini söylemişti. Şimdi kafam çok dağılmadan anlatabilmek ve uzatmamak için maddelendireyim.

Sağlam öykü
1. Öykü sağlam ve milyonlarca kez yaşanmış bir kurgu. Nuri Bilge’ye göre gerçek olaylar saçma olabilir fakat kurmaca bunu asla kaldırmaz. Bunu yine başarıyor. Film boyunca süren ve son sahnede ayyuka çıkan intihar yanılgısı Camus’a (sigaralı fotoğraf, kalorifer üstündeki eski baskı yabancı) üçüncü anma olmuş. İntiharla sonuçlanmayacak kadar gerçek olan bu hikayede intihar imkansız bir olguydu. İyi kurgu ya düğün, ya ölüm ile biter iddiasına güçlü bir meydan okuma. Net olarak katılırım felsefenin en büyük problemi intihardır.
İsabetli oyuncu seçimi
2. Oyuncu seçimi isabetli. Bir öncekindeki iki hata tekrarlanmamış. Doğu Demirkol ciddi bir performans sergilemiş ama bende; yürüyüşü, konuşması, mimikleri Nuri Bilge’yi andırdığı için seçildiği şüphesi doğurmadı değil.
Macerasız taşra filmine geçiş…
3. Bu film yönetmenin filmografisinde Ercan Kesalvari bir taşra algısından suçsuz, trajedisiz, macerasız taşra bakışına geçişte bir kırılma olacak.
Sinemanın Camus’u!
4. Bir keresinde roman yazmaya üşendiği için yönetmen olduğunu söylemişti. Evet, karakter derinlikleri açısıdan bu iddiasını ilk kez bu kadar net bir biçimde kanıtladı. Burada Bennu Yıldırımlar’a yazık etmiş. Ama bu doğal bir süreç. Anne derin yazılmamış. Veya zaten derinlik nedir? Ortalamanın insanını yazıp da nobel almak da edebi anlatımın doğasında var. Bundan sonra sinemanın Camus’u olmaklığından istese de kurtulamayacaktır.

Telafiler zamanı
5. Yaşı ilerliyor yönetmenin. Bir öncekinde iyilik kötülük problemi ile tartıştığı inanç psikolojisini, yine inancın profesyonel temsilcileri üzerinden tartışıyor. Ama bir farkla. Size de Nuri Bilge din konusuna biraz derin dalmış, tüm taraflara eşit ve uzun söz hakkı vermiş gibi gelmedi mi? Kış uykusunda yaptığı o yeşilçamvari hatayı tekrarlamaması ve ciddi bir telafiye girmesi bence büyük ilerleme.
Toplumsal sorunlar
6. Toplumsal sorunlara neşterle girmesi normal şartlarda popülist gözükebilecekken, onun taşraya duyduğu düşmanca tutku yine baskın ve yine toplumsallaşamıyor.
Türkiye simgesi
7. Ahlat Ağacı şekilsiz, ayrık, kendine göre ve dünyaya göre, öz frekansını koruyan insanların Türkiye simgesi olabilir. Yönetmen dünya üzerinde Fransız Riviera’sında olmadığını, toplumcu gerçekçiliği aşan istikrarsız bireyciliğini zeytin, incir, yumurta, süt vs gibi semboller üzerinden değil de Ahlat üzerinden anlatması beni benden aldı.
Vazgeçilmez baba figürü
8. Baba figürü artık yönetmen için Dostoyevski veya Turgenyev’de olduğu kadar vazgeçilmez bir konu. Bu yüzden bebeğin burnundaki karıncalar üzerinden anlatılan yabancı bakışı üç kuşakta da aynı şiddetle sürüyor.
Do Minör Füg mü? Yoksa Dört Mevsim mi?
9. Müzik Bach Do Minör Füg. Ama biz onu Vivaldi’nin Dört Mevsim konçertosu olarak dinledik. Bu tüketici olarak bizim tartışmasız bir özgürlüğümüz. Bütünüyle kişisel olduğu için ilerideki tahminlerimi de yazabilirim. Yorumumda özgürüm.

Sermaye şeytanlaştırılması
10. İleride sermaye şeytanlaştırmasında (kuyumcu, şantiye, belediyeye bir şeyler satan herif) bir yumuşama ve üstten bakış görebiliriz.
Farklı bir perspektif
11. Köyün en güzel kızı ve sosyal gerçekliği içinde yok olacak insan figüründen sıkılmış olmalı. (Cemile, Arap, bu filmde Hatice) . Bundan sonra çok daha farklı bir perspektif çizip taşradan çıkıp sosyal sınıflarda ilerlemiş insanı konu edinebilir.
İşaret fişeği
12. Kafamda, Nuri Bilge’nin üretim eğrisini çıkarttığım için çok eleştirmen ters köşe olduğunda bile yanılmadığımı sanıyorum. Yönetmen kendisini bir kalıba, tasnife sokmaya çalışan herkese kuvvetli bir diklenme içinde. İşte tam da bu yüzden Yılmaz Güney, Tarkovski, Fotoğrafçı gibi tüm sınıflandırmaları yıkabilecek bir proje görebiliriz. Survivor’a atıf basit bir güncel eleştiri değil, sıradanlaşma özgürlüğünün işaret fişeği olabilir.

Değişkenlik şart
13. Ama çalışkan adam. Cannes’daki olaylar umrunda bile değil. Ve en önemlisi İsmail Cem’in sağladığı bir yardımla Trt’nin eski kamerasıyla film çeken bir maceracı değil. Değişkenlik bekliyorum. Belki bir roman daha çeker ama sonrası için tuğlalardan vazgeçecek gibi geliyor.
Şiddet tehditi
14. Bu yazıyı evde tonla iş varken ayaküstü düşündüm. Çok uzun olduğunu şimdi yazarken fark ettim. Bir arkadaşımla dört saat konuşmuştuk da hala analize muhtaç noktalar kalmıştı. Buraya kadar gelebildiysen ne mutlu sana. Son cümle olarak şunu söyleyebilirim. Nuri Bilge’nin setinde Nuri Bilge dışındaki herkes hatta kendisi bile şiddet tehditi altında.
Enes Nilüfer
İki Türk Filmi Venedik Film Festivali’nde Dünya Prömiyeri Yapacak
Harika bir yazi olmus. Yazarin kalemine saglik.
Gerçekten inanılmaz güzel bir yazı olmuş. Kaleminize sağlık. Soluksuz okudum tekrar tekrar
Çok güzel bir yazı olmuş elinize sağlık
Kalemine sağlık :)