Göğün Kanunları hakkında bilginiz var mı? Peki ya Rüzgarlar hakkında neler biliyorsunuz?
Bir rüzgar takımının hikayesine tanıklık etmek ister misiniz?
Göğün Kanunları
Rüzgarlar semanın katlarında dünyayı çevreleyerek gece ile gündüzü ayırmadan dolaşır, yüreğinde çarpıntı, yüzünde memnuniyet ifadesi olan insanları ararmış.. Herkes gözyaşını geceye saklamak istediğinden olsa gerek evlerden hep ip ip yanan mum ışıkları süzülürmüş gökyüzüne..
Mutlu olan evlerin ışıkları da öyle parlarmış semaya, ışığı ilk fark eden rüzgar takımı o ana şahitlik etmek için olanca hızıyla yeryüzüne inermiş.. Hızlı olmak telaşı ile çıkardığı uğultu sesinden korkarmış insanlar..
Bir şehirde hatıralarının enkazında kalan biri varsa da; o gece rüzgar arşa saklandığından yeryüzünde bir yaprak dahi kımıldamazmış..
Kendinden başkasının çıkardığı yüksek sese tahammül edemezmiş..
Yani, rüzgar sevgi varsa eser, yoksa bir köşede çatışmaların dinmesini beklermiş..
Göğün Kanunları; Rüzgar Takımı
Sessizliğin hakim olduğu gece yarıları; gökyüzünün ahvalinden bir haber olan şımarık bir grup rüzgar, annesinin elini bırakıp caddeye atlayan çocuklar gibi, kaçarcasına yer yüzüne iniyormuş..
Mevsim kış olduğundan bütün evlerin pencereleri ve kapıları kapalıymış.. Böylece onlarda dağılmadan, evlere girmeden hoyratça, homurdanarak dolaşıp sesleriyle insanları korkutuyor, ışığı sönen evleri de gördükçe eğleniyorlarmış..
Sıkılmışlar ama aynı oyundan..
Kendilerini boşluğa bıraktıkları sırada keşke bulut olsaydık demiş içlerinden biri.. Bulutlar dağlarla saklambaç oynuyor, onların yüzeylerini tüy gibi kaplayıp sonra hangi dağ hangi bulutun altında bulmaya çalışıyorlar..
Diğerleri de hak vermiş ona.. Oyun dediğin karşılıklı olmalıydı ve her iki tarafı da mutlu etmeliydi..
Yeni arayışlarını cümle aleme ilan edercesine dolaşırken etrafta bir içli hıçkırık sesi çalındı kulaklarına..
Rüzgar Takımının Macerası
Mıhladılar gözlerini sesin geldiği yöne..
Ama karar veremediler hangi evden geldiğine..
Sese doğru ilerledikçe penceresi ve perdesi yarım açık olan bir evde karar kıldılar.. Yavaşş yavaşş peşi sıra süzüldüler içeri..
Henüz 20’ li yaşlarında bir kızdı gördükleri..
Öfkenin ve uykusuzluğun okunduğu gözleri kan çanağına dönmüş halde;
Ağlıyordu sessizce..
Nefes alabilmeyi yeni keşfetmiş gibi çekebileceği bütün havayı ciğerlerine çekip bırakıyor..
Nefesine refakat eden gözyaşlarını kazağının kollarına siliyor..
Soğuktan üşüdüğü için mi yoksa ağlamaktan mı bilinmez ama çenesi titriyor..
Bir yandan da mırıldanıyordu..
‘’ Bir uçtan diğer uca gerilmiş halat gibi sanki
İki tarafından asılıyorlar da sızım sızım sızlatıyor canımı..
Ya da; katre katre eriyip, et yığınına dönmüşçesine bir köşeye atılıp kalmak gibi..
Ölüm yok, yaşamak yok,
Geçmişim ve geleceğim yok..
Boşluk hissi vücudum da..
Hırıltılı çıkıyor nefesim.. Bak..
Hımmmmmmhh… Huuu
Hımmmmhhh.. Huuuuhh..’’
Arş-ı Alaya Çıkma Çabası
Aralarında fısıldaşmaya başladı rüzgarlar .. Her geceden farklıydı çünkü bu gece. Oynadıkları oyunda sadece kendilerini mutlu ettikleri gerçeğiyle bir kez daha yüzleştiler. Önlerinden geçtikleri pervazların ardında ağlıyormuş insanlar meğer..
Kumların içinde gömülü kalmış bir inciyi yüzeye çıkarmaya çalışırcasına esmeye başladılar. Oda da bulunan irili ufaklı eşyalar da onlarla birlikte savrulmuştu etrafa. Çünkü ne kadar hızlı hareket ederlerse çabucak kuruyacaktı genç kızın gözyaşları.. Biliyorlardı su rüzgâra yenilirdi.
Biraz sakinleşip, pencereyi kapatmak için kalktığında genç kız, peşi sıra girdikleri odanın penceresinden sırasını bozmadan çıktı rüzgar takımı..
Hiçbiri konuşmuyor, ferahlayan yürekleriyle arş-ı alaya bir an evvel çıkabilmek için birbirleriyle yarışıyorlardı. Suratlarında mutlu ama kaygılı bir ifade vardı.
Her gün döndükleri vakitten geç’e kaldıkları için Berceste Geçidini nasıl aşabileceklerini düşünüyorlardı. Adı üstündeydi değerli ve seçilmiş olan rüzgarlar girebilirdi bu kapıdan.
Kapı kapanır da giremezlerse içeri sonraki hayatlarını su damlası olarak geçireceklerdi. Gökyüzünden alınıp yeryüzüne gönderilmek de en büyük cezaydı. Öyle yazılmıştı ‘’Göğün Kanunları’’..
Berceste geçidine vardıklarında kapı kapanmak üzereydi.
Son bir hamleyle hepsi içeri girmeyi başarmıştı..
O günden sonra Gökyüzü Kanunları’na bir madde daha eklendi..
‘’Mutlu olanlara şahitlik eden rüzgar; artık gözyaşı damlayan yüzlere de esecekti..’’
Yazar: Arya KARAKAYA
Göğün Kanunları’ ndan sonra okumak isterseniz;
10 Comments
Leave a Reply